29 Mart 2012 Perşembe

bazen her şey yalanmış gibi gelir: dostluklar, sevgiler, tüm yaşanmışlıklar. sahip olduğun her şey, ya da öyle zannettiğin, siliniverir birden; anlamsızlaşır. tüm bunları yitirdiğini düşününce de değersiz hisseder kendini. değerini başkalarıyla değil de kendi kendisiyle oluşturduğunu bilse bile.

25 Mart 2012 Pazar

öylesine

kimsenin okumayacağını bile bile yazmak güzel bir duygu aslında. bir yandan yine mi derken bir yandan da acabaları düşünmek değişik bir duygu. neyi kime anlatmaya çalıştığım muamma, kendimi kendime anlatmakla meşgulüm şu sıralar. insanları anlamak için önce kendimi anlamam gerek çünkü.

insanın kendisini tam anlamıyla anlaması nasıl güçse; başkalarını değil anlamak, anlamaya çalışmak bile o denli güç. hele ki şimdilerde. insanlar sanatı başkalarını küçümsemek adına bir basamak olarak görüyor ve bunu anlamak gerçekten çok güç. kendilerini başkalarına kanıtlamaya çalışırken varlığını yüzyıllara yazdırmış isimleri çiğniyorlar bilinçli ya da bilinçsiz. sonra da böbürleniyorlar kendileriyle, hiçbir çaba sarf etmeksizin oluşturdukları benlikleriyle. o tanıdık ifadeyle karşılaştığım an uzaklaşıyorum o insandan istemsizce. hep aynı ben bilirimci ifade. ama onların aksine bir şeyler uğruna gerçekten çaba sarf eden, okuyan ve düşünen insanların yüzlerindeyse bambaşka ifadeler görüyorum. onu tanımlamaksa çok güç. onlar gerçekçi ve kendilerini bulutlarda değil yer yüzünde gören insanlar. çok daha değerli olmalarına rağmen diğerlerindeki ifadenin en ufak bir izi yok onlarda. onları değerli kılan da bu belki.

aslında böyle bir yazı yazmayı düşünmemiştim, bambaşka şeyler geçiyordu aklımdan. hatta daha önce böyle bir yazı da yazmamıştım hiç. insan işte, ne zaman ne yapacağı hiç belli olmuyor. bunun aslında bir 'umut' yazısı olması gerekiyordu oysa.