26 Eylül 2016 Pazartesi

yetişkin bir şizen' in hayatının yolunda gitme süresi yalnız bir an meselesi. geçen gün hayatım gözlerimin önünden film şeridiymişçesine geçer gibi eski fotoğraflara baktım. hep başka yerler, hep başka insanlar. hiçbir şey sabit değil. dostluklar, sevgiler, mekanlar...

hayatının sonuna kadar yanında olacakmış gibi hissettiklerin yalnız bir anlığına varmış meğer.
hayatım boyunca bir yere ait olamayacağım. bu yüzden belki de eşyalara gereğinden fazla anlam yüklemem, tüm anılarımı bir sandıkta biriktirmem. her şey bir anlığınayken ne anlamı var ki? tüm o anları tekrar yakalamaya çalışmanın?

geçmiş fotoğraflara bakınca insan ister istemez "ne kadar güzelmiş o zamanlar" diyor. ne kadar zoraki güldüğünü unutuyor yıllar geçince. oysa o zamanlar da en az şimdiki kadar zor, şimdiki kadar yalnız ve en az şimdiki kadar umutsuzdu.

zaman her şeyin ilacı denir. zamanın tek yaptığı unutturmak oysa. kötü anları daha çabuk unutturup yalnız iyi olanları hatırlatmaya çalışması. alkol gibi. üzüntüden içen insanlar, unutmak için olduğunu söylerler. oysa ben zamanla yalnız kötü anları hatırladığım gibi, sarhoşken de geçmiş tüm berraklığıyla karşımda duruyor.

benim için ilaç yok. benim için unutmak yok.

bazen en büyük ceza "hatırlamak"tır. küçükken kaza geçirip hafızamı kaybetmeyi dilerdim.
önceki hayatımda çok günahkar bir insan olmalıyım, böylesine bir cezayla yaşamak zorunda bırakıldığım için.

17 Eylül 2016 Cumartesi

"Güçlü ve bağımsız kadınlık timsali olmak ve hayatım bir erkeğin etrafında dönüyormuş gibi göstermemek için üzerimde korkunç bir baskı hissediyorum. Ama birini sevmek ve sevilmek benim için çok önemli. Sürekli bu konuda şaka yapıyorum ama hayatta yaptığımız her şey, biraz daha sevilmek için değil mi?"

neredeyse ben doğduğum zamanda çekilmiş bir film yirmili yaşlarımdaki duyguları bu denli özetleyebilir mi? sanat üzerine yorum yapacak yetkinlikte olmasam bile sanat tam olarak bu olmalı; bir yirmi yıl daha geçse hala söyleyecek şeyleri olması.

günümüzde kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadınlar olarak en büyük sorunlarımızdan biri bu olmalı. ne kadar çok kimseye ihtiyacımız olmadığını söylesek, ne kadar çok bağlılık konusunda alay etsek de içten içe bir parçamızın buna, sevgiye, ihtiyaç duyması.

bu filmi ikinci izleyişim aslında. ilk izlediğimde dikkat etmemiştim bile bu cümleye. şimdiyse beni en çok etkileyen yerlerden biri oldu. son zamanlarda bu konuyu oldukça yoğun düşünmemden belki de.

birkaç hafta önce bahsetmiştim bir arkadaşıma da. sürekli taşınıyorum, 4-5 valiz taşıyorum bir seferde. evet kendim de taşıyabiliyorum, ama çok yoruluyorum. bazen arkadaşlarıma imreniyorum, çünkü onların yerine onların yüklerini taşıyacak birileri var. en azından bir çantayı iki kişi taşısak hayat daha kolay olmaz mıydı? sanırım hayatım boyunca bu değişmeyecek. bazen kızıyorum bunun için kendime, başkasına ihtiyaç duyduğum için. ama içten içe engel olamıyorum bu duyguya.

düşüncelerimi birebir yazmak konusunda pek başarılı değilim, ama bugün böyle bir şey denemek istedim. ben ne kadar anlatmaya çalışıp, başaramasam da filmdeki diyalog çok güzel özetledi aslında. sanat bir de bu galiba, sayfalarca anlatılamayanı birkaç cümlede tüm derinliğiyle anlatabilmek.

6 Eylül 2016 Salı

hayatım boyunca kimse için 'o gitmez' demedim.
yalnız geçirilen bir çocukluğun yan etkileri belki de bunlar,
herkesi bir gün gidecekmiş gibi sevmek
ve gittiklerinde kendini buna hazırlamış olmak.
kaybetmekten korkmamak
ve asla bağlanamamak
bir gün giderim diye düşünerek hiçbir şey satın almamak,
bazen valizini bile boşaltmamak
hiçbir yere ait olmamak
bir gün giderim,
bir gün gider korkusuyla
kimseyi sevememek.


''Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.''
seni tekrar kaybetmemek için o kadar korktum ki, seninle geçirdiğimiz her saniye nefes alamaz oldum.
seninle olmak o kadar yorucuydu ki...
sana yeniden kavuştuğumda hissettiğim, mutluluk değildi. yine biteceği anı düşünüp irkildim sadece.
ayrılık güzeldir sonunda kavuşmak vardır, ama vuslat? onun sonu yalnız korku.
sensizken seni yaşamak çok güzeldi. şu an yalnız yazılarımı özlüyorum. yıllarca benim bir parçam oldular. şimdiyse yalnız eksik hissediyorum. ne hüzün ne kırgınlık ne de sevgi var içimde.
bu sefer ayrılır ayrılmaz silmedim numaranı ya da geriye kalan birkaç fotoğrafı.
çünkü artık seni görmek içimi acıtmıyor. içimde hiçbir keşke kalmadı. dediğim gibi aşkları aşk yapan yarım kalmışlıklarıymış gerçekten, tamamlamaya çalışırsan geriye bir şey kalmazmış.
tüm bunları bilerek bir tercih yapma şansım olsaydı; yarım bir tutkuyu mu yaşamak yoksa içimde sana dair ne varsa bitirmeyi mi seçerdim, bilmiyorum.
ama keşke hayallerimdeki gibi kalsaydın.

içimdekileri bu denli yok etmeyi başarabildiğin için teşekkür edebilirim belki. belki içinde küçük bir hüzün olur kim bilir, dünyada seni bu denli seven birinin varlığını yitirdiğin için...