20 Mayıs 2017 Cumartesi

bazen her şeyin bu kadar çok değişebilmesine ve bu değişime ne kadar çabuk alışabildiğime şaşırıyorum.
uzun zaman olmuştu yazmayalı. hayatımda daha önce hiç olmadığı kadar anı yaşadım, son üç aydır. hayatımın en umarsız ve huzurlu zamanlarını yaşadım. daha bir hafta önce değişebileceğime dair yazmıştım. buna gerçekten inanmıştım. hayatımda tüm bu trajediler olmasaydı nasıl biri olabileceğimi keşfetmiştim. içimde bir umut vardı... bir umut... ne oldu da yitirdim onu? ne oldu da eskiye döndüm?

ne oldu da yine kaçmak istiyorum tüm insanlardan?
daha ne kadar uzağa gitmem gerekiyor kendimden kaçabilmek için. kaçtığımı sanmıştım bir an için.

koskoca dünyada kaçacak yerinin olmaması... ne ironik...

8 Şubat 2017 Çarşamba

"çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili..."

hep aynı şeyleri yaşayarak farklı sonuçlar beklemekten yoruldum. şu an tüm zamanlardan farklı olarak tüm bu yaşananları ve gelecekte yaşanacakları kabulleniyorum. 

o gelmeyecek.
insanlar gidecek.

bambaşka bir hayat beklemeyeceğim artık. başkalarının hikayelerine özenmeyeceğim. kendi hikayemi yazmayacağım. sadece kabulleneceğim. yaşayacağım.

yaşayacağım
yaşayacağım belki de...

20 Ocak 2017 Cuma

sevmeyi ve sevilmeyi bilmediğin bir dünyada yaşamak çok zor.

18 Ocak 2017 Çarşamba

öylesine alışmak ki birine, yokluğunda çift kişilik yalnızlık yaşamak
öylesine alışmak ki yatağın her zamankinden soğuk gelmesi
öylesine alışmak ki yadsımak kendi evini,
yadsımak kendini.
ve öylesine zor ki
alışmak yokluğuna,
unutmak sıcaklığını,
unutmak sadece...

15 Ocak 2017 Pazar

özel günler olmasa keşke bu hayatta.
yeni yıllar, doğum günleri, yıldönümleri...
eskiden ne büyük heyecanla beklerdim. şimdiyse sadece ne denli yalnız olduğumu hatırlatıyor böyle günler.
ne denli yalnız ve ne denli unutulmuş olduğumu...
yeni bir yaşa gireceğim birazdan.
daha yalnız, daha yorgun, daha umutsuz bir yaşa.
ve yıllar böyle tükenip gidecek.
bir anlam peşinde anlamsızca koşarak,
tüketerek kendini.
ve ben bir yaş büyümeyeceğim
asırlar eklenecek ömrüme.
yeni yaş yeni mutluluklar getirmeyecek.
sürekli tetikte olacağım, zamansız çalan telefonlar yüreğimi hoplatacak.
ve bekleyeceğim
"şimdi ne olacak?"

4 Ocak 2017 Çarşamba

"her insanın hayatında olmak istemediği insan olduğunu anladığı bir an vardır." demiştim daha önce. genelde 40lı yaşlarda hissedilir bu. babasının ya da annesinde sevmediği ne varsa yaptığını fark eder. ama bu fark etme anı biraz tebessüm barındırır içinde.
ama tüm hayatınızı "birine benzememek" üzerine kurduğunuzda ve o anın geldiğini anladığınızda yaşadığınız hayal kırıklığını nasıl tarif edebilirim bilmiyorum.
bu hayatta her şey olabileceğimi düşünürdüm ama "alkolik" onlardan biri değildi. bütün hayatım müthiş bir ironi üzerine kurulu. hayatım boyunca olmak istemediğim insanın yüzünü taşıyorum. bunca yıl tek tesellimse "onun gibi olmamak" tı. şimdiyse hem yüzümde hem özümde onun gibiyim.
bunu ne kadar umursuyorum?
eskiden olsa yaşamak istemeyecek kadar umursardım. ama insan bir kez, hatta birden çok kez ölümle karşılaştığında çoğu şey önemini yitiriyor. tüm o kariyer çabaları, tüm o hayata anlam yükleme çabaları...
tüm hayat bir nefes kadarken bu kadar çaba neden?
her şeyi bırakıp, hiçbir şey yapmamak neden mümkün değil?
tüm o başarılar, terfiler, maaşlar, ödüller hayata anlam katabilir mi gerçekten?

bu hayatta her şey olmak için çabaladım, hiçbir şey olamadım. tüm hayatımızın özeti bu değil mi gerçekten?
yoksa yine yalnız, ben mi böyle yaşayan?