buraya yolum düşmeyeli oldukça zaman olmuş.
daha iyi olduğum için mi, daha az yalnız olduğum için mi yoksa daha az mutsuz olduğum için mi?
bilmiyorum. ama eskisi gibi olmadığım da bir gerçek.
peki bu nasıl oldu?
daha az umursadığım için mi? bir şeyler değiştiği için mi? artık yalnız hissetmediğim için mi?
emin değilim.
ama bugünlerde dertleşmeye ihtiyacım olduğu açık.
insanlara anlatılacak bir şey var mı? insanların çözebileceği bir şey mi bu?
sanmıyorum.
işte geçmişten gelen bir düğüm oturdu gene, öyle nedensizce.
geçmiş düşünceler de geçmiş hisler de o düğümle beraber geldi. yine yorgun hissediyorum, yine bırakmak istiyorum her şeyi.
korkularım var, eskiden bu kadar korkmazdım.
neyden korkuyorum?
gelecekten mi? geçmişten mi? yoksa gelecekte de geçmişi yaşamaktan mı?
ya biri ya hepsi. ne fark eder ki. korkuyorum işte. "şimdi" de adına, "dün" de, "yaşamaktan korkmak" de ne fark eder?
kızıyorum da bir yandan. hayallerimi yaşayan insanları gördükçe kızıyorum. hayatın hep avuçlarımın arasından kayıp gitmesine kızıyorum.
tam oldu demişken her şeyin başa dönmesine kızıyorum.
insanlara kızıyorum, muhtemelen en çok da kendime.
ey insanlar sizleri sevmiyorum.
sizlerle yaşamaktan yoruldum.
egolarınızla savaşamam ben, insan anlayamadığı şeyle savaşamaz çünkü.
yoruldum da sizden,
anlamaya çalışmaktan sizi, anlatmaya çalışmaktan kendimi.
kendi kendime yaşayabilsem keşke, yetebilsem.
tüm nefretime rağmen ihtiyaç duymasam size ey insanlar!
korkuyorum yaşamaktan, yaşamamaktan da...
kızıyorum, korkuyorum, nefret ediyorum... biraz güzellik gelse içime, kayıp gitmeyecek bu sefer, tutabilsem sıkıca ve hiç gitmese...
biraz sevsem, biraz da o sevse, biraz biraz yaşasak; tüketmeden, yaşasak sadece...