17 Mayıs 2015 Pazar

hiçbir zaman insanlarla anlaşabilen biri olmadım. o yüzden kelimelerle anlamlı bir cümle kurabildiğimden beri yazıyorum. tabi bu anlam 'ali ata bak.' gibi cümleler kurmak demek değil. derdini anlatabilecek kadar cümle kurabilmek.

pek çok insanın belli bir olgunlukta yaşadığı şeyleri 6-7 yaşlarındayken yaşamak; değil sorunlarla başa çıkmak, sorunun sözlük anlamını bilmediğin yaşlarda yaşamak; hayatının geri kalanında asla çözüme ulaşamamana neden oluyor. hani sayfalarca süren bir problemi çözüyorsundur, daha ilk aşamada işlem hatası yapmışsındır. eğer ortalarda yapsaydın sınav bitmeden geri dönüp düzeltebilirdin. ama benim öyle bir şansım yok, bu da bana tüm hayatımın sonunda koca bir '0' veriyor.

uzunca bir zaman problemi yanlış çözdüğümü fark etmemiştim. tam olarak ne zaman fark ettiğimi de hatırlamıyorum aslında. ilkokulda hiç arkadaşımın olmamasını garipsememiştim. daha doğrusu arkadaşlarım oluyordu ama ben hepsiyle bir şekilde kavga edip, küsmeyi başarıyordum, ama insan 20sini geçtiğinde düşünmeye başlıyor, 'neden hala yalnızım?'. hala ilkokuldaki o kavgacı küçük kız mıyım? bazen aynı saflıkla inanıyorum insanlara, bazen de o yaşlardayken yüreğime düşen nefreti ilk günkü gibi hissedebiliyorum.

aylardır yazmadım. ne zaman yazmaya kalksam, yazmak istediklerimin dışında bambaşka şeyler yazdım(şu an olduğu gibi), cümlelerimi toparlayamadım, konudan konuya atladım ve hepsini sildim. ama bu sefer umursamadan, yazının nereye gittiğini düşünmeden yazıyorum. yazıyorum çünkü facebook' taki 500 'arkadaş'ım, telefonumda kayıtlı 100 kişiden arayacak kimseyi bulamıyorum. konuşmak başlı başına korkutuyor beni, asla söylemek istediklerimi söyleyemiyorum, kendimi anlatamıyorum. derdimi atabildiğim tek şey yazmak. ben onu da aylardır yapamıyorum ve boğulmak üzereyim. aslında neden bu kadar açıklama yaptığım hakkında da hiçbir fikrim yok.

yukarda anlatmak istediklerim dışında şeyler yazıyorum demiştim. aslında ilk yazmayı düşündüğüm, itü sözlükte okurken 'merhum yazarlar' diye bir başlık gördüm. yazısını okuduğum bir yazarın aslında ölmüş olabileceğini ve bunu bilmeyeceğimi düşünüp irkildim. intihar eden iki yazarı gördüm sonra. yazılarını okudum. sonra da o yazarlar hakkında yazılanları. tanımayanlar 'belki tanışsaydık derdine derman olur, yardım edebilirdim.' gibi şeyler yazmışlardı. sonra düşündüm, peki kendi tanıdıklarımızın kaçına bu yardım elini uzatıyoruz? yoksa bu sadece bir günah çıkarması mı insanların?

nefes alamadığım zamanlar, sonsuza dek bırakmayı düşündüğüm zamanlar oldu ve bunu hiç kimse fark etmedi. eğer o zamanlar bunu yapmış olsaydım, insanlara vicdan azabı bırakır mıydı yoksa hiç umursamazlar mıydı bilmiyorum. tek bildiğim vicdanları sızlasa da zamanla kör olduğu. işte o zaman insanlar için yaşamamam gerektiğini anlayıp, vazgeçtiğim andı.

dikkat gerisi spoiler olabilir. (genç werther' in acıları)

bir rivayete göre goethe, arkadaşının nişanlısına aşık olur. bu aşkı atamaz yüreğinden. ve kendini öldüremediği için werther' i öldürür romanında, romanı okuyanlar da kendini.

yani demem o ki acıyla baş etmek için iyidir yazı yazmak. kendini kendinden daha iyi kimse dinleyemez çünkü, sen istemezsen öğüt de vermez sana, yaptıklarını başına kakmaz, küçümsemez, sadece dinler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder