üsküdar eminönü vapuru' nda denizi görmeyelim diye midir bilmem korkulukları siyah camlardan yapmışlar. çocukları denizi görebilsin diye aileler, çocuklarını kucaklarına almışlardı. büyüklerinse o kadar da umurunda değildi deniz. defalarca görmüşlerdi nasılsa. bense en köşede bir yer bulmuş, siyah camların üzerinden görebildiğimce denize bakmaya çalışıyordum. vapur inanılmaz kalabalık, müzik ve deniz bir nebze olsun koparıyordu beni insanlardan.
vapurdan inip tekrar kalabalığa karışmamak için tramvaya binmek yerine yürümeyi tercih ettim. kimi zaman kalabalıktan kimi zamansa bozuk yollardan ki çoğunlukla kalabalıktan düz yürüyemediğim yolda, yine müziğin de etkisiyle, yalnız benmişçesine sokaklarda yürüdüğümü hayal ettim. yalnız olmak ihtiyacından çok, sadece dümdüz yürüyebilmek istedim istanbul kalabalığında.
yazmak istedim yürürken. yazmak istediğimde genelde bir köşeye geçer bir şeyler karalar devam ederdim, ama sanırım bu sefer yalnız kendime yazmak istemedim. kelimeleri unutmak pahasına koşarcasına yurda geldim. aslında şu an ne yazmak istediğimi de hatırlamıyorum.
en son 12 ocakta yazmamışım aslında. yazıp yazıp sildiklerim yazdıklarımdan daha çok galiba. yaşarken pişman olmak gibi, yazdıklarını silmek. bilgisayara yazdığındaysa her şeyi silmek daha kolay.
yalnız mutsuz olduğunda mı yazar insan? 'mutluluk nedir?' diye sormak gerekir belki burada. mutluluk bir 'an' benim için. bir anlık bakış, bir anlık gülüş, bir anlık bir an. bazı insanlar hayatın amacının mutluluk olduğunu söylerler. benim içinse mutluluğa adanmış bir hayat bir ana adanmış demek. ve bir 'an' tüm hayata bedel olabilir mi? o an için ömür verilir mi? çoğu şey gibi mutluluğu da abartıyoruz belki de.
şu an mutlu muyum? bu an içinde ne mutlu ne de mutsuzum. mutluluk mutsuzluk içinde bir an ise ikisinin dışında üçüncü bir duyguya daha yer olması gerekmez mi o zaman? durgunluk belki adı, belki de huzur. biraz sonra hayatın zorunluluklarına kaptıracakken kendimi şu an ne hissettiğimin de bir önemi var mı?
yürürken çalmasını istediğim şarkı çalmadı, ben de tüm yazıyı yazarken tekrar tekrar dinledim. ben 'gündüzler doğuyor gecelerime' derim, zeki müren 'gözlerin doğuyor gecelerime' der. ve yalnız bir cümle sayfalarca anlatılamayanı anlatır. ve zeki müren bu yüzden zeki müren' dir.
kendi kendine konuşanlar için deli derler, bence kendi kendine yazmak deliliğin de ötesidir.
çünkü dediği gibi şairin
''...
yalnızlık
insanın kendine mektup yazması
ve dönüp dönüp onu okuması
yalnızlığın da ötesidir.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder