dedem öldüğünde 10 yaşındaydım. tabutu kapının girişinde duruyordu. bense olanların farkında değilmiş gibi, aslında farkında olup da henüz idrak edemediğimden, dışarıda saklambaç oynuyordum.
sabah erken saatte babam aradı, açmak istemedim. ard arda arayışından sonra açmak zorunda kaldım. deden öldü dedi. sanki deden uyuyor demiş gibi garipsememiştim hiç.
o gün arkadaşlarımla buluşacaktım. çok sıcakkanlı bir çocuk olmadığımdan mıdır nedir benim için ilk gibi bir şeydi. kıyafetlerimi geceden ütülemiştim. giymeye kıyamadığım yeni kıyafetlerimi giyecektim. hala hatırlıyorum pantolunu, tişörtü ve üstüne giyeceğim yeleği.
o yüzden gitmek istemedim, yine de arkadaşlarımla buluşmak istedim. babamın ısrarları sonucu babaannemlerin evine gittim. ve işte saklambaç oynuyordum.
dedem o evde en sevdiğim kişiydi. batak oynardık, blum (nasıl yazıldığına hiç bakmadım ama okunuşu böyle) oynardık. bildiğim tüm kart oyunlarını dedem öğretmişti bana. ve sanki oynamaya da devam edecektik.
sanırım o zamanlar ölüm, saklambaç gibiydi. sadece bir süreliğine ortadan kaybolmuştu ve ben onu tekrar görecektim.
aradan geçen 11 yıldan sonra amcamın cenazesinde, babamın dedemin cenazesinde nasıl ağladığını hatırlıyorum. şimdiyse üçü beraber bir 70' liği deviriyor olmalılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder